Duyurular


Tavan Fiyat Uygulaması Rekabete Alternatif Olabilir mi?

Rekabet Kurumu Başkanı Danışmanı Prof.Dr.Erdal Türkkan'ın EPDK'nın Tavan Fiyat Uygulamasına ilişkin yazısı oldukça çarpıcı açıklamalar içeriyor. Yazının tam metni aşağıdadır

     Tavan fiyat uygulaması, hükümetlerin veya sektörel düzenleyici kurumların, bir mal veya hizmet için maksimum uygulanabilir alım satım fiyatı belirlemesini ifade eder. Prensip olarak tavan fiyat uygulamasında belirlenen maksimum fiyatın, piyasa denge fiyatının önemli ölçüde altında olması söz konusudur. Tavan fiyatı, serbest piyasada oluşan denge fiyatlarının çok yüksek bulunması halinde tüketiciyi korumak amacıyla uygulanır.  Pek çok ülkede kanun yapıcılar ve kamuoyu tavan fiyatının tüketici lehine bir uygulama olduğuna inanmakta ve bu uygulamanın yapılmasına destek vermektedir. Tavan fiyatlar pek çok ülkede ekmek fiyatlarının, kiraların veya akaryakıt fiyatlarının aşağı çekilmesi amacıyla kullanılmıştır. Bu uygulamaların,  iktisada giriş kitaplarında  “tavan fiyat uygulamasının tüketici lehine olmayacağı, aksine tüketiciye zarar verebileceği görüşünün yıllardır anlatılmaya çalışılmasına rağmen yer yer sürdürüldüğü görülmektedir. Burada karşımıza çıkan soru, tavan fiyatları uygulamasına hangi durumlarda başvurulduğu, bu uygulamanın hangi koşullarda ne ölçüde tüketicinin yararına olabileceği ve bu açıdan rekabet mekanizmasının bir alternatifi işlevini görüp göremeyeceğidir.

   Tavan fiyat uygulamaları esas itibariyle zorunlu tüketim malları ve hizmetleri konusunda uygulanmaktadır.  Ekmek, kiralık konut, akaryakıt, ilaç gibi mallar tüm ailelerin kullandığı temel tüketim maddeleri kapsamındadır. Bu mallarda tavan fiyatı uygulaması, esas itibariyle bu malların   düşük  gelire sahip kişiler tarafından kullanılıyor olması nedeniyle, yani tamamen sosyal amaçlarla yapılmaktadır. Burada piyasa denge fiyatının, rekabetçi denge fiyatı olup olmadığına bakılmaksızın düşürülmesi hedeflenmektedir.

   Zorunlu mallar piyasalarında rekabetin fiyatları aşağı çekme işlevini  her zaman yeterince yapamadığı da bir vakıadır. Bu bağlamda sektörel düzenleyici kurumlar, bu alanda fiyatların aşağıya çekilmesini sağlayacak müdahaleler yapmaya  zorlanmaktadır. Burada rekabetin sağlayamadığı fiyat düşüşünün tavan fiyat uygulamasıyla sağlanması hedeflenmektedir. Zorunlu mallarda  maksimum fiyat uygulamasını gündeme getiren çeşitli faktörler vardır.

   İlk olarak bu malların talebi kısa vadede esnek değildir. Yani bu malların fiyatları arttığında tüketicinin tepki vererek tüketimini kısması ve üreticiyi fiyatı düşürmeye zorlaması mümkün olamamaktadır. Diğer bir ifade ile bu mallarda fiyatın arttırılmasından kaynaklanan hâsılat artışı, satış miktarının azalmasından kaynaklanan hâsılat artışından yüksek olmaktadır. Fiyatın düşürülmesi de satıcıya miktar artışından kaynaklanan önemli bir ek kazanç sağlamamaktadır. Bu malları ikame imkânının sınırlı olması da esnekliği azaltıcı etkiler yaratmaktadır. Bu durumda fiyatlar sürekli olarak yukarı çıkma eğilimi içinde olmaktadır. Bu durum  fiyatlara müdahale  taleplerini gündeme getirmektedir.

   Bu malların arz cephesinde de çok sayıda satıcı olmakla birlikte, bu satıcılar önemli bir pazar gücüne sahip bulunmaktadır. Bu pazar gücü, satıcının tüketiciye yakın olma durumundan yani coğrafi konumundan, güvenilirliğe dayalı mobilite eksikliğinden,  mal farklılaşmasından ve alışkanlıklardan vs. kaynaklanabilmektedir. Bu durumda satıcılar arası rekabetin getirebileceği küçük fiyat farklılıkları tüketicinin mobilitesini etkilemede yani tüketicinin satıcı değiştirmesinde yeterli olamamaktadır.

   Diğer taraftan bu malların arz koşullarında sık sık önemli değişiklikler olabilmektedir. Ekmekte, buğday, enerji, maya fiyatları, akaryakıtta ham petrol fiyatları, konutta arsa girdi ve kredi maliyetleri vs. sık sık değişime uğrayabilmektedir. Böylece teknik deyimiyle arz eğrisinde hızlı kaymaların ortaya çıkması bu piyasalarda kalıcı denge fiyatlarına ulaşılmasını zorlaştırmakta, süren belirsizlikler nedeniyle fiyatlarda önemli bir “belirsizlik marjı” varlığını korumaktadır. Bu durumda girdi maliyetlerindeki artışlar fiyatlara hızla yansırken,  girdi fiyatlarındaki düşüşler hem gecikmeli olarak yapılmakta hem de daha düşük oranlı olmaktadır.  Bu durum da fiyatlara müdahale  taleplerini gündeme getirmektedir.

   Zorunlu mallar, kamunun dolaylı vergi uygulamaları için de güvenilir ve önemli bir kaynaktır.  Bu çerçevede zorunlu mallar, bazı hallerde (akaryakıtta olduğu gibi) astronomik dolaylı vergi uygulamalarına konu olabilmektedir. Bu uygulamalar sonucunda rekabet sürecinde sağlanan önemli indirimler, toplam fiyata çok küçük oranlarda yansımaktadır. Örneğin akaryakıtta bayi karlarını yarı yarıya azaltan bir uygulama, fiyatta ancak binde altı-yedi civarında bir düşüş sağlayabilmektedir. Diğer taraftan hammadde fiyatlarındaki önemli azalmalar bile toplam fiyata çok küçük oranlarda yansımaktadır. Bu durum, söz konusu piyasalarda rekabetin işlemediği ve fiyatların çok yüksek olduğu eleştirilerini ve kamunun fiyatlara doğrudan müdahalesi taleplerini beraberinde getirmektedir.

   Nihayet zorunlu mal piyasaları genellikle düzenlemeye konu olmaktadır. Bu düzenlemelerde gözetilen çeşitli hedefler, (Sağlığa uygunluk, kaçakçılığı engelleme vs.) bazı hallerde rekabeti kısıtlayıcı ve koordinasyonu arttırıcı sonuçlar doğurabilmektedir. Ekmek fiyatlarına fırıncılar odasının müdahil olması,  akaryakıt fiyatlarına EPDK’ nın müdahil olması bu bağlamda açıklanabilir.

   Bu sorunlara rağmen tavan fiyat veya maksimum  fiyat uygulamasının hangi koşullarda ne ölçüde tüketici yararına olabileceği mutlaka sorgulanması gereken bir husustur.

   Tavan fiyat uygulamasında stratejik önem taşıyan konulardan birisi tavan fiyatın, rekabetçi denge fiyatından ne kadar düşük olduğudur. Şayet önerilen tavan fiyat rekabetçi denge fiyatına çok yakınsa, tavan fiyat uygulamasından doğabilecek sakıncalar sınırlı olacaktır. Diğer bir ifade ile şayet tavan fiyat uygulamasında, rekabetçi koşullarda oluşmayan aksak piyasa fiyatını,  gerçek anlamda rekabetçi serbest piyasada oluşacak fiyata yakınlaştırmak söz konusu ise bu durumu bir çeşit tekelci fiyatın regülâsyonu bağlamında değerlendirmek mümkündür. Çünkü daha önce de ifade edildiği gibi tavan fiyat kavramı, esas itibariyle sosyal amaçlarla   rekabetçi denge fiyatlarının altında bir fiyatlamayı öngörmektedir. Esasen böyle yapılmaması halinde genel olarak sağlanılabilecek nispeten küçük fiyat düşüşleri tüketicilerin beklentilerini karşılamayacaktır.

   Çok yüksek dolaylı vergilerin alındığı mallarda piyasa fiyatı her halde rekabetçi denge fiyatının çok üzerinde belirlenmiş olacaktır. Eksi dışsallıkları telefi edecek vergi hesaba katılsa da nihai piyasa fiyatı, kaynak tahsisinde etkinliği sağlayacak serbest piyasa fiyatının üzerinde olacaktır. Bu durumda uygulanacak fiyat indirimi ne olursa olsun, piyasada oluşacak fiyatın hala rekabetçi denge fiyatının üzerinde kalması söz konusudur.  Böyle durumlarda tüketici çıkarı gözetiliyorsa ve rekabetçi piyasanın gerekleri yerine getirilmek isteniyorsa atılacak ilk adım, vergi oranlarının makul düzeylere çekilmesidir.

   Tavan fiyatın rekabetçi denge fiyatının altına çekilmesi durumunda, o malın talebinin bir önceki döneme göre artması, arzının ise gerilemesi söz konusu olacaktır. Bu durum, piyasalarda kıtlıkların oluşmasına neden olabilecektir. Bu kıtlıklar özellikle marjinal konumdaki işletmelerin faaliyetlerini durdurmak zorunda kalması nedeniyle bölgesel düzeyde söz konusu olacaktır Tüketici istediği kadar mal bulamadığı için kuyrukların oluşması, arz edenlerin müşteriler arasında tercih yapma imkânının doğması, sonuçta bu kıtlıkların, karaborsa uygulamalarına, tayınlama uygulamalarına neden olması veya kalitede ciddi düşüşleri ve kaçak mallara yönelmeyi teşvik etmesi söz konusu olacaktır. Diğer taraftan kredili satış imkânları ve kalite rekabeti de bu uygulamadan negatif olarak etkilenecektir. Uzun vadede de bu alana yatırımlar azalacağından ilgili piyasada kıtlıkların artması ile başlangıçta yüksek bulunan fiyatlardan daha yüksek fiyatlar ödenmesi de  gündeme gelebilecektir.

   Bu koşullar altında   şayet tavan fiyat uygulaması tüketiciyi korumak amacıyla rekabetçi denge fiyatının altında bir fiyat uygulamayı amaçlıyorsa, bu politikanın sonucu kesinlikle tüketicinin aleyhine olacaktır. Böyle bir uygulama sadece olağanüstü hallerde  (savaş, deprem gibi) olağanüstü sorunların çözümü için ancak geçici yani çok kısa süreli olarak yararlı olabilecektir.

   Şayet tavan fiyat uygulaması, piyasada oluşan fiyatları daha etkin bir rekabet ortamında oluşabilecek  rekabetçi denge fiyatına yaklaştırmak amacıyla yapılıyorsa, yani bir çeşit rekabetçi fiyat regülâsyonu söz konusu ise, bu uygulamayı, rekabet eksikliğinden doğan aşırı karın tüketici lehine törpülenmesi ve rekabetçi davranış eğilimi göstermeyen  oyuncuların cezalandırılmaları  çabası olarak değerlendirmek mümkündür.

   Maksimum fiyat uygulamasının rekabetin bir alternatifi olarak  uygulanması  yaklaşımının anlamlı olabilmesi için üç temel koşulun yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunlardan birincisi, piyasada rekabetin sağlanamamasından kaynaklanan aşırı kârın bulunmasıdır İkinci koşul bu piyasalarda yapılacak düzenlemelerle rekabetin sağlanmasının mümkün olmaması gerekir. Üçüncü koşul da bu uygulama ile sağlanılan fiyat azalmasının tüketici refahında yaratacağı artışın, fiyat düzenlemesinin yol açacağı negatif etkilerin yaratabileceği zarardan daha büyük olması gerekir.
 
   Aşırı kârın olup olamadığı ve varsa bunun rekabetin sağlanamamasıyla ilişkili olup olmadığı detaylı bilgi gerektiren bir husustur. Ancak şayet rekabet sağlanamıyorsa, bunun çaresi maksimum fiyat uygulamasına geçilmesi değildir. Şayet rekabet sağlanamıyorsa, ilk akla gelen tedbir rekabeti sağlayacak yapısal ve davranışsal koşulların oluşturulmasıdır. Bu bağlamda şayet satıcılar arasında bir uyumlu davranış varsa, bunun cezalandırılması ve buna yol açan nedenlerin de bertaraf edilmesi gerekecektir. Ancak burada esas önemli olan üçüncü koşulun yerine getirilmesidir. Diğer koşullar sabitken  (vergi oranları vs.) maksimum fiyat uygulamasının yaratabileceği fiyat düşüşünün sağlayacağı refah artışının maksimum fiyat uygulamasının yaratabileceği sakıncaları telafi edebilmesi olasılığı çok düşüktür. En azından maksimum fiyat uygulamasına geçilmesinin düzenleyici kuruma ekstra kontrol maliyetleri getirmesi kaçınılmazdır. Çünkü uyulmayan tavan fiyatı ciddi bir haksız rekabet aracıdır. Bu arada tavan fiyatların, bazı satıcıları kalitesiz ve kaçak mallara yöneltmesinin yaratabileceği zararlar, gerek kamunun gerekse tüketicilerin elde ettiği fiyat avantajının çok üzerinde olabilecektir. Diğer taraftan tavan fiyatların yol açtığı kalite duyarsızlığı da bazı tüketicilerin refahını azaltıcı etkiler yaratabilecektir.

Ancak rekabetçi bir süreç oluşturulamadığı için tavan fiyatına geçmenin en büyük sakıncası bunun rekabete ve rekabetçi süreçlere geçişi yavaşlatıcı ve güveni sarsıcı etkileridir. Tavan fiyat uygulamasının serbest piyasa mantığı ile bağdaşmadığı açıktır. Özellikle krizin yarattığı güvensizlik ortamında bu etkinin çok ciddiye alınması gerekir Bu nedenle tavan fiyatı uygulamasına karar verecek düzenleyicilerin bu uygulamanın getirilerini ve götürülerini çok dikkatli hesaplayarak hareket etmelerinde yarar vardır. Nihayet sorunları rekabeti etkinleştirmek  yerine  maksimum fiyat uygulamasına geçiş yoluyla çözme eğiliminin artması,  düzenleyici kurumların  varlık nedeninin ve saygınlığının  sorgulanmasına yol açabilecek bir “düzenleme başarısızlığı” olarak değerlendirilebilecektir.

© 2019 Her hakkı saklıdır. Türkiye Akaryakıt Bayileri Petrol ve Gaz Şirketleri İşveren Sendikası